“Korunmasız bir çocukken size yapılanlardan kesinlikle sorumlu değilsiniz!”
Bu kitabı aylar önce bir okuma listesinde gördüm ve not ettim. İsmi çok ilgimi çekmişti. “Toxic Parents. Overcoming Their Hurtful Legacy and Reclaiming Your Life” Sonra kitap bakarken, bu kitabı gördüm ve orjinal adını fark ettiğimde aradığım kitap olduğunu hatırladım.
Bence “toksik” kelimesi, zehirli dense bile tam Türkçeleştirilemiyor. Çevirmen de kitapta bu deyime sadık kalmış ve çok iyi bir iş çıkarmış.
Kitap “toksik ebeveyn”leri tanımlayarak başlıyor. Hatta minik bir test dahi sunuyor. En başta bile çok tanıdık ifadeler bulmanız mümkün. Ve bu geniş bir yelpaze, sözlü saldırıdan, “beceremezsin, ne biçim çocuksun”lardan, cinsel tacize kadar uzanıyor.
“Gücün göstergesi ve anadili olan para, kontrolcü anne-babaların da demirbaş aletidir. Birçok toksik anne-baba, maddi imkanlarını kullanarak çocuklarını kendilerine bağımlı hale getirirler”
Seçtiğimiz yanlış adamlar, babamızla kuramadığımız ilişkiden kaynaklanabiliyor. Ya da çocukken uğradığımız şiddeti anne baba oldukları için tanrısallıştararak zihnimizde normalleştiriyoruz, haliyle benzer ilişkileri yaşamımızda buluyoruz. Ve bazen yıllar sonra aynı ilişki döngülerini veya düğümleri tekrarladığımızda –umarım- fark ediyoruz ki; en baştaki sevgi bağında bir sorun var. İşte kitap bunların adını koyuyor, tek tek madde madde gösteriyor ve iyileşme için ipuçları veriyor. Elbette tek bir kitaptan bütün bunları beklemek haksızlık olur ama yolunuzu aydınlatacağından eminim.
Bazı bölümler çok çarpıcı. “Duygusal Taciz” benim en sevdiğim bölüm oldu mesela. “Senin iyiliğin için söylüyorum” diye başlayan acıtıcı cümleler, topluluk içinde küçük düşürmeler ve daha bir sürü travmatik anıyı anlatıyor. Sözel tacizi hiç küçümsemememiz gerektiğini, benzer hikayelerle gelen danışan deneyimleriyle okuyoruz. “Seni doğuracağıma taş doğursaydım”ın, “hastanede karıştırmışlar, bizim çocuğumuz değilsin” şakalarının izi sandığımızdan daha ağır, kitaba göre. Alkolik ebeveynler, yetişkinlik hayatımızda hatalarımızla bizi acıtanlar, kendilerine ebeveynlik yapmamızı bekleyenler, bağımlı ilişkiler kuranlar gibi çeşitli türler ve kategorileri okuyoruz.
Okumakta en zorlandığım kısımsa, “Ensest” oldu. Ne yazık ki görmezden gelemiyoruz, ama orada duruyor, çok fazla insan, çok fazla yakınımız yaşıyor. Hiç değilse onları anlamak için dahi bu bölümler çok şey katacak.
İkinci bölüme geldiğinizde, teşhisi epeyce koymuş oluyorsunuz. Kitap bu noktadan sonra “Hayatınızı Geri Kazanmanın Yolları” bölümüne geliyor. Burada çok güzel ipuçları, deneyimler ve yollar var. Ben kişisel olarak bu kadar derinlikli hikayelerin tek başına ve bir kitapla yapılabileceğine tam olarak güvenmiyorum. Ama yine de eğer sahiden bir yolculuğunuz varsa, okumalardan destek almayı da faydalı buluyorum. En azından kendimizi anlamakta, dersimizi çalışmakta faydalı.
Hem kendi terapi yolculuğumdan, hem de yakın arkadaşlarımla paylaştığım deneyimlerden, okuduklarım edindiğim izlenim şu ki; bütün mesele gidip oraya dayanıyor. Ebeveynlerimiz ses tonları, cezalandırma biçimleri, bağımlı bir sevgiyle kuşatmaları ya da cimrilik etmeleri, mükemmeliyetçilikleri, bizi görmemeleri, yahut hep istedikleri gibi görmeleri yetişkin hayatımızı fazlasıyla şekillendiriyor. Bu elbette onları yargılamak, ya da takılıp kalmak değil, aksine haklarını teslim etmek, temize çekmek ve hatta affetmek veya affedemiyor olmayı kabullenmek. Ki bu da başka bir terapi sürecini gerektiriyor. Bunu yazarın dilinden bir danışanına tavsiye verirken dinliyoruz: “Daha Do nedir bilmiyorken, senden bir piyano konçertosu çalmanı beklemek gibi bir şey bu!” dedim. “Öğrenebilirsin ama kendine, temel kuralları öğrenmek, pratik yapmak ve birkaç kere de başarısız olmak için zaman vermelisin.”
Her şey bir yana, bunların hiçbirini deneyimlemediğiniz bir çocukluk geçirdiyseniz, şanslı azınlıktan olduğunuza emin olun ve keyfini çıkarın. Ama yine de kitap faydalı. Çünkü bazen bazı kitaplar tam olarak neyin yapılmaması gerektiğini anlatmada çok usta. Tam da bu alıntıyla; “Çocuklar sözel ve sözel olmayan tüm verileri bir sünger gibi çeker, kendilerinde toplarlar.” Bütün kitapların, okumaların aklıma gelmediği, çocukların en çok yorduğu ve tükendiğim anda bile, benim sağduyu noktam; “kendine davranılmasını istediğin gibi davran” oluyor. İşte burada tek tek bunları okuyoruz ve tüm bu sıkıntılı davranışların adını koyuyoruz.
Anne olmak benim iyileşmek ve mutlu olmak için en büyük nedenim oldu. Kendimi tanımak, sevmek ve kabul etmekle ilgili yolculuğumun başlangıcı büyük oğluma hamile olduğum yaza tekabül eder. Hala okuyorum, yazıyorum, anlatıyorum ve dinliyorum. Yolum çok uzun ve ben çocuklarımı büyütürken kendimi de büyütmeyi çok seviyorum. Aynı şekilde düşünenlere bu kitabı okumalarını öneriyorum.
***
Bu yazı ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış