Çocuk sahibi olmaya karar verdiğimde ve devamındaki tüm aşamalarda delice okudum. Okudum, ne var ne yok okudum ve zannettim ki; bu da okunarak öğrenilebilir bir şeydir. Zamanlar geçtikten sonra kendini tamir etmenin ve kendine yatırım yapmanın başlangıç noktası olduğu bilincine eriştim. Bu kez de kendimi anlama yolculuğu için okumaya başladım.
Çocuklar birlikte büyüdüğümüz, belki aslında bizi de büyüten varlıklar. Bu “kendini büyütme” yolculuğunda son zamanlarda karşıma çıkan bir kitaptan söz etmek isterim; Yetenekli Çocuğun Dramı.
Yazar Alice Miller zaten psikolog ve duygusal istismar üzerine yazıyor. Fakat bildiğimiz o kişisel gelişim kitaplarından farklı olarak çok teknik ve öncesinde bu alanda okuma yapmış olmayı gerektiriyor. Bu anlamda su gibi akıp gitmek yerine, okuyucuyu biraz zorluyor.
Kitap çok ilginç. Yetişkin olarak varoluşumuzun çocuklukta yaşadıklarımızda temellendiğini anlatıyor. Daha ilk sayfalarda “o sıradaki hali ve olduğu gibi kabul edilip ciddiye alınmak çocuğun doğuştan gelen temel ihtiyacıdır” diye başlıyor ve bizi yakalıyor.
Kitaptaki tüm örnekler çok çarpıcı ve özellikle babasının cinsel tacizine uğrayarak bunu babasını mutlu eden bir şey olduğuna inandıran küçük kızın, acısının yetişkinlikte duymamak için yaptıkları. Can acıtan şeylerden haz duymak hali. Sonra öz değerlik bilincinden bahsediyor. İlerleyen bölümlerde saf kötülüğü Herman Hesse’ye atıflarla açıklıyor. En sevdiğim bölümlerden biri olarak “aşağılayanın yalnızlığı” kısmını döne döne okudum. Aşağılamanın zayıflığın silahı olduğunu açıklıyor ve bunu nevrotik sorunlara dayandırıyor. Yola getirilen çocukların büyüyüp kendi gerçeklerini yaşadıklarında, başlarına geleni ifade etmekten vazgeçmediklerini anlatıyor. Bunalımdan kurtulmakla sürekli bir mutluluğa kavuşamayacağımızı, sadece canlılığa ve kendiliğinden ortaya çıkan duygularımızı yaşayabilme özgürlüğüne kavuştuğumuzu açıklıyor.
Altını çizmeye, notlar almaya doyamadığım kitaplardan biri oluyor. Sonunda çevirmenin notunda da aynı şeyi okuyorum, kitap psikoloji alanında uğraş verenler dışındakiler için de çok anlaşılır ve açık. Bizler ağaçların gövdelerindeki yarıklar gibi izler taşıyoruz sahiden. Bir sürü darbe, yağmur, sonsuz etki karakterimizi ve gelecek yaşamımızı oluşturuyor.
Bütün bu hikayede her bir yarayı tanıma ve kabullenip iyileştirme yolculuğu kadar, çevremizdekileri ve maruz kaldığımız bazı davranışların alt metnini anlamama da biraz olsun rehber oluyor. Tekrar tekrar okuyacağım, biliyorum.
Bu yazı BlogcuAnne.com sitesinde yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış