Bu kitabı, çok ağladığım, kırgın bir günde telefonun diğer ucundaki Duygu önerdi. “Oku, iyi gelecek,” dedi.
İyi geldi mi bilmiyorum, ama ben uzun geceler battaniyemin altında usul usul bu kitabı okudum. Bazı bölümler çok çarptı, durup bekledim, yeniden döndüm. Çünkü gerçekten çok yoğun. Çok fazla duygu var ve her biri incelikle anlatılıyor, kaskatı kalıyorsunuz okurken.
Ayfer Tunç’la tanışmam bu kitapla oldu, geç oldu ama sahiden çarpıcı ve etkileyiciydi. Kahramanın travmaları, yarattığı travmalar oldukça karmaşık. Zaman atlamaları çok fazla, ama kaybolmuyorsunuz. Akışa aykırı tek bir cümle, tek bir ayrıntı yok. Bittikten sonra uzun uzun nasıl böyle incelikle ördüğünü düşünüyorsunuz.
“Has aşk, tutulduğu varlıkta bir değeri var mı yok mu umursamaz. Has aşk tanrı aşkına benzer. Sen tanrıyı çok seversin, ama o herkesi sever, hatta belki seni sevmez. Ama ben tanrıyı değil, seni seviyorum. Ve küçücük, alelade, zavallı bir insancığım. Varlığım, yeteneklerim çok sınırlı. Sevme gücüm tüm evreni kapsamaya yetmiyor. Sevgimi ancak sana adayabiliyorum. O kadar küçüğüm işte, düşün. Ve kadınım sonuçta,, bütün kadınlar gibi ben de bilmek istiyorum.”
Yorum yapılmamış