“Üzgün tavşan görmedim desem yeridir, ama üzüldüklerinde de kulakları aşağı düşüverir.”
Tavşan Peter Masalı benim fuarda görüp aldığım kitaplardan. O anı bile hatırlıyorum, içindeki kağıda dokunup resimlere baktım ve kitaba tam anlamıyla sarıldım ve ardından satın aldım.
Bu hikaye Beatrix Potter masallarından esinlenerek Emma Thompson tarafından oluşturulmuş. Asıl karakter 1902 yıllarında çıkıyor. Elimizdeki kitapsa yeniden yaratılmış ve bence asıl hikayeye gayet uyumlu geliştirilmiş. O kadar güzel ki çizimler, çizerin çocukluğunun tıpkı Beatrix gibi İskoçya ve İngiltere’nin kırsal bölgelerinde geçtiğini hissediyorsunuz. Yazar, kitabın başında “sevgili okur” diyerek kitabı neden yazdığını anlatıyor. 110 yaşındaki arkadaşı Peter’dan bir mektup aldığını ve bunu onu yazmaya götürdüğünü anlatıyor. Ben bu girişe bile bayılıyorum.
Kalın kapağı zaten sizi bir masallar diyarına götüreceğinin sinyalini veriyor. Tam da o filmlerdeki gibi, çocuklar yanınıza oturuyor, siz kitabı sakince okurken dikkatle dinliyorlar. Bir tek kurabiyeler eksik. Resimler o kadar müthiş ki! Ben muhtemelen kitaptan bir tane daha alacağım ve tam sayfa olanlardan bazılarını çerçeveleteceğim.

Bu sayfaya dakikalarca baktık.
Hikaye Peter’in sıkılarak yeni yerler görmek istemesiyle başlıyor. Kuzeni ona karşı çıkıyor ve derken macera Peter’ın bir piknik sepetine girmesi ve ardından sepetle uzaklara yolculuk etmesiyle başlıyor. Peter evden uzaklaşıyor, ayakkabılarını unutuyor, ama neyse ki uzak akrabası Finlay McBurney’le karşılaşıyor. O dakikadan sonra işler biraz daha yoluna girmeye başlıyor. Kasabanın geleneksel oyunlarına katılıyor ve yine “girilmez” yazan bir yerden elbette giriveriyor. Peter dev bir turp bulup içini yiyor, derken yeniden oyunlara dönüyor ve içi boş dev turpu atarak kupayı kazanıyor. Sonra küçük numarasını açıklıyor ve bu tatlı tavşanlardan ayrılarak annesine kavuşuyor. Mutlu son!
Biraz anne sözü dinleme teması var ama kayboluyor hikayede bence. Peter’in sürekli bir şeyler yemek için aşırması da çok harika bir mesaj sayılmaz. Ama ben her çocuk kitabından doğru ve harika mesajlar vermesini beklemiyorum. Bazıları sadece eğlendirebilir, yanlış davranışın üzerine biz kendimiz konuşabiliriz, sonuçta bu bir kutsal kitap da değil. Ve Peter da hep yaramaz, afacan bir karakter.
Çeviri çok güzel. Kağıda ve baskıya hayran oldum. Bazı çocuk kitaplarındaki küçük imla ve yazım hataları gözümüzü bozuyor, bahsetmek pek istemiyorum. Ama kusursuz olanları da anmadan geçmemek gerek. İş Bankası Kültür yayınlarına tüm bunlar için içten bir teşekkür etmek lazım. Arkasında “7 yaşına kadar siz okuyabilirsiniz” notu var. Sahiden iri puntolar bunu mümkün kılar. Biz 4 yaş itibariyle okumaya başladık. Yaklaşık 60 sayfalık, o yaş için uzun sayılabilecek bir öykü aslında, ama çocuğa ve dikkat süresine göre de değişir bu.
Bu kitap benim en sevdiklerimden oldu kısa bir sürede. Çocuklar da sevdiler ve bence zaman içinde kalplerinde yer edecek. Epey zamandır yazmak istiyordum. Bu haftaya denk gelmesi biraz da Elif’in paylaşımıyla oldu. Duydum ki, Deniz’ciğimin zihninde korkunç bir tavşan figürü kalmış. Sonra yorumlarda da böyle bir oyundan kalmış olabileceğinden bahsedildiğini okudum. Belki bu masalsı tavşanlar o korkunç figürlere de deva olur.

“Mutlu Son”
Bu tatlı kitaptan ayrı tutarak, ben Peter’in yaratıcısı Beatrix Potter’a ayrıca hayranım ve bundan da söz etmek isterim. Döneminin yegane kadın çocuk kitapları yazarı ve illüstratörü. Ve hakkını vermek lazım çünkü ciddi bir mücadelesi var. Kitabını bastırmakla ilgili, yazmakla ilgili ve o dünyada kadın olmakla ilgili yolculuğu en az Virgina Woolf’unki kadar ilgimi çekiyor. Burjuva bir aileden geliyor ve muhteşem çizimleri ve hikayelerine rağmen ailesi tarafından hiç de bir sanatçı olarak görülmüyor mesela. Okula devam etmek istiyor ama Viktoryen dönemde kadınlar pek de okula gönderilmiyor, onun yerine evlendirilmek isteniyor. Derken otuzlarında nihayet kitaplarını yayınlatmayı başarıyor ve hatta yayımcısına aşık oluyor. Ayrıca ticari zekası da olan bir kadın ve Peter Rabbit’in oyuncaklarını yaptırıyor. Devasa bir çiftliği var, doğa dostu ve öldükten sonra tamamını korunması için vakfa bağışlıyor. Bu şahane kadının yaşamöyküsünü hiç değilse izlemenizi tavsiye ederim. Hepimize ilham olacağına eminim.
***
Bu yazı ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış