Kızım prenses olmak istemiyor. Pembe rengi sevmiyor. Öte yandan maviyi takıntı derecesinde seviyor. Her zaman sevdi ve muhtemelen her zaman da sevecek. Uzun, fırfırlı elbiseleri, tırmanmayı ve atlamayı engellediği için sevmiyor. Genellikle şort ya da tayt giyiyor.
Dünyada böyle bir sürü kız çocuğu olduğunu düşünüyorum. Ve bence bu harika bir şey…
Kızım parka prenses elbisesiyle ya da babetlerle gitmiyor. O tür bir kıyafetle rahatça koşup tırmanamıyor ve istediği kadar yükseğe zıplayamıyor.
Kızımın saçına kurdeleler takmak için zamanı yok. Bir hayali maceraya doğru koşmadan önce saçını tarayabildiysem şanslı günümdeyim demektir. Kızım, kendisinin bir süper kahraman olduğuna içtenlikle inanıyor. Kıyafetinin mükemmel olmasından ziyade, hayal dünyasında gerçekleşen bir sonraki macerasında kimi kurtaracağını önemsiyor. O, özgür ruhlu bir kız çocuğu…
Kızım dışarıda toz toprakla oynayarak saatlerini geçiriyor. Buna bayılıyor ve çamurdan bir şeyler yaparken kendi kendine mırıldandığını duyabiliyorum. Onun kirlenmeyi önemsemediğini kabul ettim. En azından mutlu olduğunu biliyorum.
Kızım, arabalarla ve trenlerle oynuyor. Bebekliğinden beri bunu çok severdi. Kabul ediyorum, az da olsa endişelendiğim zamanlar oldu. Birkaç kişi kızımın erkek oyuncakları ve mavi rengi sevmesi hakkında yorumlar yaptı.
Fakat endişelerim uzun sürmedi. Ayrımcılık yapmaktan kaçınan tarafın kızım olduğunu fark ettim. Küçükken “Hot Wheels” arabalarıyla oynamaktan zevk aldığı kadar, “My Little Pony” karakterleriyle de eğleniyordu. Mavi sevgisi onu pembeden nefret ettirmedi. Pembeyle de bir derdi yoktu.
Çok sevdiği Barbie’ler ya da pembe “kız oyuncakları” bile onun renk ve erkek oyuncağı kabul edilen şeyleri seçme eğilimini etkilemedi.
Günümüzde ve bu yaşlarda çoğu ebeveynin oyuncakları kız-erkek, mavi-pembe ya da bebekler-arabalar diye ayırmama fikrine yakın olduğunu düşünmek istiyorum. Fakat yine de herkes cinsiyet ayırmama fikrine sıcak bakmıyor.
Kızımın birçok arkadaşı pembe giyinmenin kesinlikle kızlara ait olduğuna inanıyor. Ayrıca arabalar, uçaklar ve trenlerle oynamayı değil de prenses tacı takıp, çay partileri vermeyi havalı buluyorlar.
Hatta kızımın arkadaşlarından biri “erkek renkli” süper kahraman pelerinini pembeye tercih ettiği için onunla dalga geçti. Kızıma sertçe “Bu erkek rengi. Neden onu giyiyorsun ki? Sen erkek misin?” dedi.
Vay canına!
Çoğumuz çocuklarımızın cinsel kimlik kalıplarıyla büyümelerini istemiyor olsak da, çocuklar kendi içgüdüleri ve etraflarında olup bitenle kendi kararlarını veriyor.
Kızıma “kız şeyleri” denen şeylerle ilgilenmesi için fırsat verdik ama işe yaramadı. Ve bu bir sorun değil. O sadece Örümcek Adamlı diş fırçasını, prensesli diş fırçaya tercih eden küçük bir kız.
Bu büyük bir mesele değil ve biz ebeveynler de bunu büyütmemeliyiz.
Çocuklar insanları tanımlarken kullandığımız kelimelere dikkat eder. Erkek oyuncaklarından hoşlanan kız çocukları diğer çocuklardan ve hatta yetişkinlerden duyacakları yorumlara katlanmak zorunda kalırlar. İnsanların fikirleri var. Ve dahası bir kız için sadece pembeyi sevmek uygun. Biz de erkek renkleri seven kızlar olduğunu kabul etmeliyiz.
Öyleyse, sizce küçük kızınıza bir başka kız mavi, yeşil sevemeyeceğini ve arabalarla oynayamayacağını söylediğinde verilecek olgun ve sakin tepki ne olabilir? Fikirlerinizi duymak isterim.
O zamana dek, ben trenleri, hoplayıp zıplamayı ve keşfe çıkmayı seven küçük kahramanımla gurur duymaya devam edeceğim. Ve sizin kızınız da öyleyse, onunla gurur duyun ve destekleyin, çünkü gerçekten harika bir kız çocuğu…
***
Yazının İngilizce orijinalini buradan okuyabilirsiniz. Bu çeviri ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış