Şehre inmeye değer bir durum var. Derya beyler dünyaya gelmişler. Gecikmiş bir tanışma olsun istemiyorum, ilk fırsatta heyecanla yola koyuluyorum.
Kapıdan girdiğimde o “koku”yu duyumsuyorum. Kimilerinin cennet kokusu dediği, kimilerinin yeni doğmuş bebek kokusu dediği şey. Adını bilmiyorum. Evin her adımında o şölen hali hâkim. Bir yandan da telaşsız ve sakin bir mutluluk. Mutfakta sürekli bir şeyler pişiyor. Anneanne şaheserler yaratıyor. Yeni “abi” neşeyle sohbet ediyor. Kıdemli abi okulda, dönüşüne kaç saat var sayıyoruz. Bir yerlerde armağanlar. Ben galiba en çok bunu seviyorum. 40 gün 40 gece kutlamaya değer tek şey bu olmalı yeryüzünde. O heyecan ve mutluluk dalga dalga içime işliyor. Gözlerim sevgiyle doluveriyor.
Nihayet “kaynar” geliyor, ne çok merak etmişim, beklediğime değiyor sahiden. Müthiş bir ritüel, cevizleri serpiyoruz hep beraber. Köşede tekli bir koltuk, lohusaya hiç benzemeyen bir kadın. O kadın Elif. Benim okuduğum, tanıdığım, ne çok şey paylaştığım. Kraliçeye benziyor, söyleyecek oluyorum, şaka bulutunda kaybolup gidiyor kelimeler. Oysa sahiden bir kraliçeye benziyor. Göz bebeklerinden sevgi ve şefkat taşıyor. Üstelik herkese bulaşıyor. Doğum hep gençleştirir derlerdi ve ben kızardım, çünkü bende öyle olmadı, keramet üçte olmalı, Elif sahiden gençleşmiş ve üzerine müthiş bir güzellik gelmiş diye geçiriyorum içimden.
Sonra Ferhan geliyor, The Ferhan. Koca bir tepsi börekle içeri giriyor, nomnomnom, fotoğraflarına hayran olduğum, sanatçı kadın. Sarılınca anlıyorum, O da çok gerçek. Bebek çekimleri hakkında ne az şey biliyormuşum meğer. Zarif bir melek gibi yumuşaklıkla hareket ediyor ve sihirli elleriyle muhteşem kareler yaratıyor. Derya bütün bunlardan habersiz kim bilir ne rüyalar görüyor.
Haberler var, kötü haberler, iç yakan. Elif ne kadarını takip ediyor emin olamıyorum, hepsini bildiğini fark edince şaşırıyorum ve onu hepsinden korumak istiyorum. Ben galiba onun en çok bu bencillikten uzak haline saygı duymuşum. Yine de kendisini koruması gerektiğini düşünüyorum. Yazdan beri böyle yaşadığımı anlatıyorum oracıkta. Aileme ördüğüm küçük korunaklı kozada, “mutlu anne baloncuğunda” olmayı şans saydığımı anlatıyorum. Nasıl yeni doğum yapmış bir kadın, sütü kesilebilir diye sakınıyorsak, kendi ruhlarımızı da sakınmamız gerektiğine çok inanıyorum. Çünkü ruhumla beslediğim iki varlık var. Çünkü hayat gerçekten çok kısa, çünkü içimizi karartmak bir çözüm değil. Çünkü bence o kendi minik evrenlerimizde yaratacağımız huzur ve sevgi küçük dalgalarla yayılacak, neşrolacak ve dünyayı yine iyilik ve güzellik kurtaracak. İnançla ve umutla yapmaya devam ettiklerimizi yapacağız. Yeni bebekler umut verir hem, Derya tam da umut oluyor, 2015 yılının en güzel haberi olarak kişisel tarihime nakşoluyor.
Ayrılma zamanı geliyor. Sevgiden mayışmış, karnı tok, leziz anne yemekleri yemiş ve bebek kokusuna doymuş halde kendi evrenime doğru yola çıkıyorum. Cebimde tilkili bir kitap ayracı. Ben bu aileyi çok seviyorum. Yaşadıkları mikrokozmos’da onlara hiçbir kötülük bulaşmasın diliyorum.
Yorum yapılmamış