Geçenlerde bir arkadaşım kitapçıda dolaşırken, kendisine sorulmadığı halde çocuklu insanlara tavsiyeler yağdıran bir yabancıyla karşılaşma talihsizliği yaşamış. Bu arkadaşım bir ikiz annesi ve bebeklere uygun, rahatça dişlenebilen, yırtılmayan dayanıklı kitaplar arıyormuş.
Kadın, arkadaşımın yanında aniden belirip “O tür kitaplardan uzak durun” demiş; “Ne kadar berbat bir fikir! Çocuklara kitapları verip ne isterlerse yapmalarına müsaade ediyorsunuz, bu şekilde kitapların değerli olduklarını nasıl anlarlar?”
Arkadaşım bana bunu anlattığında ‘‘keşke orada olup bu sert nasihate yanıt verebilseydim” diye düşündüm; “asıl çocuklara kitap verip istedikleri gibi davranmalarına izin vermezseniz, kitaplara değer vermeyi nasıl öğrenebilirler ki?”
“4 yaşımdayken, babamın cep boy Anthony Tropelle romanlarını üst üste dizip kule yapardım” diyor yazar Anne Fadiman okuma alışkanlığının ebeveynlerinden nasıl miras kaldığını anlattığı yazısında… Aslında hepimiz kitapların çocuğumuzun gelişiminde birer yapıtaşı olduğunu biliyoruz, fakat Fadiman’ın onları gerçekten de kule yapmakta kullanma önerisini göz önünde bulundurulmalı… Artık kitap uygulamaları ve tabletler dönemini yaşıyoruz ve kitapların somut varlığı evlerimizden ve yaşamlarımızdan eksiliyor. Haliyle, kitapların nesne hali de; onları okumak kadar çocuklarımızın deneyimlemesi gereken bir şey.
Çocuklar okumayı sevdikçe kitabın somut haline de değer verecekler. Belki de tam tersi olacak. Bazılarımız kitabı okurken yıpratabiliyor, kenarlara notlar çiziktirebiliyoruz. Ama yine de önemli olan kitapları ve okumayı sevmekse, bu ancak çocukların kitaplarla kendi yöntemleriyle bağ kurmasıyla mümkün olabilir. Metin okuyamayacak küçük çocuklar için bu yöntemler ışıltılı resimlere bakmak yerine sertçe dokunmak, ısırıp tadına bakmak, ağırlığını ve dokusunu hissetmek, mama sandalyesinden yere atmak bile ve o düşme sesini duymak bile olabilir.
O düşme sesi önemli… Üstelik sadece bebekler için değil, büyük çocuklar için de… Üst üste dizilmiş bir kitap yığını ve yanında kitaplara sarılarak uyumuş bir çocuk hayal edin. Bir de Fadiman’ın yaptığı kuleleri düşünün. Kitaplar okumanın dışında da hayata ve oyunlara dahil edilmeli. Ancak bu sayede sıradan hayatın sıra dışı bir parçası haline gelebilirler…
***
Yazının İngilizce orjinalini buradan okuyabilirsiniz. Bu çeviri ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış