Her Çocuk Üstün Yeteneklidir

0

Epeydir zeka ve çocukları yönlendirmek üzerine okumaya gayret ediyorum. Son bir yıldır çocukların gelişimiyle ilgili beni en çok büyüleyen şey bu.  O minicik insanların hani matematik problemi çözmesi, okuma yazmayı sökmesi falan belgesel izlemek gibi geliyor. Resim yapmaları, yaratıcı konulardaki sınırsızlıkları beni çok etkiliyor. Boylarının uzamasının bir sınırı var mesela, hem genetik olarak hem de sonuçta 2 metre olmaları imkansız, bu kesin. Ama zekada öyle bir sınır yok ve bu çok sihirli bir durum.

Kitap üstün zekanın keşfinden bahsederken, herhangi bir çocuğun üstün yetenekli gibi yetiştirildiğinden nasıl sonuçlar alınabileceğinden bahsediyor. Ve ben en çok “her” çocuğa hitap etmesini sevdim. Çocuklarımızın “cevher” oluşları ve bu cevher işlemenin bizim vazifemiz olduğunu düşünürsek, kitap harika bir yol arkadaşı.

“Sürekli pratik yaptığımızda gelişmeyecek beceri yok”, “eğitimde doğru değil, uygun model vardır,” “insan beyni hayat boyu gelişmeye devam eder” gibi cümleleri daha en başlarda kendime de umut vermesi açısından kulağıma küpe ederek başlıyorum okumaya… Eğitim, okul seçimi ve onları nasıl yönlendireceğimiz gerçekten benim için de zaman zaman bir karadelik halini alıyor, bu bölümler bana çok iyi geliyor. Mozart’ın kız kardeşininin de en az onun kadar yetenekli oluşu ama kadınları o zamanki toplumda bu şekilde yönlendirilmeyişiyle onun adını dahi duymadığımız gerçeği yüzüme çarpıyor.

Her Çocuk Üstün Yeteneklidir

Çok dolu dolu bir kitap bu ve başta “Çoklu Zeka Kuramı” olmak üzere birçok okumaya yönlendiriyor. Beni çok etkileyen kısımlardan biri yine; “10000 saat kuralı” Herhangi bir potansiyelin, üstün yeteneğe dönüşmesi için geçmesi ve doğru kullanılması gereken zaman dilimi diyebiliriz buna. Bu kural gayet bilimsel ve kitap bunu da açıklıyor. Zeka ve yetenekler sözkonusu olduğunda genler önemli fakat kader değil diyor. Bu noktada Amerikalı bir çocuğun 21 yaşına geldiğinde bu kadar süreyi bilgisayar oynayarak geçirişi gerçeği var. Hem sorumluluğumu hissediyorum hem de otuzumdan sonra yapmak istediklerim konusunda umutlanıyorum.

Tüm bu süreçte daima çabayı övmek, hataları ders çıkarma aracı olarak görmek hayati derece önemli. Bunlar çocuklarımızı hangi kursa gönderdiğimizden daha önemli. Geçenlerde takip ettiğim bir hesapta, sevdiğim bir kadın arkadaşım; annesine “neden zamanında kendisine suluboya yapmasına izin vermediğini, belki şimdi bambaşka bir uğraşı olacağı” konusunda şaka yaptığında; cevabın; “sende bir ışık olduğunu görsem muhakkak verirdim..” olduğunu yazdı. Gönderinin altında epeyce güldük, eğlendik ve bir baktık ki bizim kuşağın çoğu annesinin yaklaşımı çok paralel.

İşte bu yaklaşım, çocuklarımızla oturup küpleri dizmek, satranç oynamak gibi şeyler yapmaktan daha değerli. Bunları yapmamız gerekmiyor ama onları her noktada desteklememiz kesinlikle gerekiyor. Bu yüzden, kitabın tamamını okumaya zamanınız olmasa dahi, en azından “Aileler ve Öğretmenler Olarak Neler Yapabiliriz?” bölümünü mutlaka her birimizin okumasını isterim.

Kitap yine yapmamız gerekenler ve gerçekten insanı meraka sürükleyen bri okuma ve izleme listesiyle sona eriyor. Çok dolu bir kitap, sahiden her bölümden tek tek bahsetmek isterdim. Hem çok bilimsel ve temel gerçeklere değiniyor, hem de ezber bozuyor. Bahar Hoca’yı bu kitap vesilesiyle tanıdığım için ayrıca çok memnunum.

Bu yazı ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.

BlogcuAnne

Yorum yapılmamış

Bu yazı da ilginizi çekebilir

Keçi ve Ben

Keçi ve Ben

Bu kitap benim için tüm Fatih Erdoğan kitaplarından ayrı bir yere sahip. Çünkü bizim o mükemmel yaz günü, Fatih Abi’nin atölyesinde geçirdiğimiz günün anısı. Benim ...