Ebeveynlik Tarzım: Hayatta Kalmak

0
We can Do It

Helikopter anne değilim ben. Kaplan anne, ejderha anne falan da değilim. Doğal ebeveynliği uygulamadım ve “serbest gezme”nin çocuklar için değil, tavuklar için olduğunu düşünüyorum. Peki ben ne tür bir anneyim? Hayatta kalma mücadelesi veren anneyim. Bence tarifi çok basit. Zamanımın çoğunda çocuklarımı besleyici, eğitim açısından zengin bir çevrede büyütmeye çalışsam da, bazen her şey birbirine giriyor. Ve eğer gWe can Do Itünün menüsünde öfke nöbetleri, ateş ve huysuzluk varsa, devreye çizgi filmler giriyor. Bunu dert etmiyorum.

 

Peki siz nasıl hayatta kalma derdinde bir anne oldunuz? “Günü Kurtarmanın Yolları” felsefemin rehberi aşağıda.

  • Sağlıklı gıdalar yedirin, hiç değilse günün yarısında. Her beş gıda grubundan yedirdiğiniz gün, sırtınızı sıvazlayın. Peki ya tavuk nugget, dondurma, lolipop ve tek bir sebze yedikleri gün? Bunlar da olacak ve öyle günlerde çocuklarınız hayatta kalacak. Yumurta, tam tahıllı tost ve taze çilek harika bir kahvaltı ama kızım bu sabah reçelli waffle ve SpongeBob paketinde yoğurt yediyse ne yapacağız? Bu da gayet kabul edilebilir.
  • Her ne şekilde olursa olsun uyutun. Çocuklarımın dünyadaki ilk birkaç aylarında onlarla birlikte uyudum ve sonra onları yataktan attım ve o zamandan beri mükemmel uyuyorlar. Ve buna inanıyorsanız, uyku eğitimi konusunda en az benim kadar hayalcisiniz demektir. Son günlerde, 3 yaşındaki arabada kestiriyor ve 6 aylık olan bunun için memede olmayı tercih ediyor. Ben de öğleden sonralarımı üstsüz olarak ve amaçsızca arabayla dolaşarak geçiriyorum. Geceler nispeten kolay. Çünkü kızımı babası uyutuyor. Geçen gece, 20 dakika uğraştıktan sonra kızım horlamaya başlayanca babası odadan çıktı. Nasıl olduysa, bundan 10 dakika sonra kızım, babasına nerede uyuması gerektiğini anlatıyordu. “Ne düşünüyordun babacığım?” diyerek giriş yaptı. Hayalkırıklığı konusunda detaylıca konuştuktan sonra, iki metrelik kocam özür dileyerek kızımın pembeli ve hayvanlı nevresimleri olan yatağına tırmanarak bir saat daha orada kaldı. Uyku söz konusunda olduğunda, patron bellidir.
  • Kıyafet üşütmüyor ya da terletmiyorsa, iyiyiz demektir. Bu benim için hep zordu, çünkü giyim konusunda biraz takıntılıydım. Kızımın dolabı şahane elbiseler, üstler, ceketlerle dolu. Onları giydiğinde, modayı takip eden ve kaliteli bir yerden giyinen bir çocuk gibi görünebilir aslında. Fakat geçen ay her günü pazardan alınmış, ona iki beden küçük gelen bir tayt ve uyduruk bir tişörtün üzerine ancak pijama olabilecek pembe bir tütüyle geçirdi. Ve açıkçası enerjimi, giyim zevki konusunda daha fazla harcayamayacağım. Güzel göründüğünü düşünüyor ve mesele yok. Ve söz konusu onun istediği Hello Kitty’li bale pabuçları ve benim istediğim Superga spor ayakkabılar olduğunda, asla kazanamayacağımı biliyorum.
  • Canavarı sakinleştirme işi ekrana kalsın. Bazen kızımın Disney Junior’daki tüm karakterlerin adını bilmesi ve olanları gerçekte olmuş gibi anlatması kendimi suçlu hissettiriyor. “Anne, Prenses Sofya’nın bugün kediye dönüştüğünü hatırlıyor musun? Çok komikti!” Fakat aslında Dora ve Caillou yerine Doc McStuffins ve Daniel Tiger’ı tercih etmesinden memnunum (Onların seslerine tahammül edemiyorum). Ve televizyonun bana en gergin günlerimizde birkaç dakika huzur verme becerisine minnettarım. Ekran zamanı bazı günler sabah ve akşam kısacık sürelerle sınırlıyken, arka arkaya Shrek izlediğimiz günler de var. Öyle günlerde kendime, ertesi günün her şeyin daha iyi olacağını söylüyorum. Ve olmazsa da, Little Einstein’ın üç yeni bölümlü kayıtlı zaten…

***

Bu çeviri ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır. Yazının İngilizce aslını buradan okuyabilirsiniz.

Yorum yapılmamış

Bu yazı da ilginizi çekebilir