“Peki, içinde çalıştığı mecrayı bilmeyen bir yazara okur nasıl güvensin? Akortsuz çalan bir kemancı eşliğinde kim dans edebilir?
Bu alıntı en sevdiğim cümlelerden oldu kitaptan. Geçen Instagram’da kitabı her yerde karşıma çıkan bir yazarın story’de “çok ta…” diye bir cümle kurduğunu gördüğümde, kitabı okuma ihtimalim bu yüzden epey azaldı. Çok fazla insanın kitap yazdığı, “ay bir çırpıda okudum” yorumlarının havada uçuştuğu günler… O “bir çırpıda okumak” akıcı dilden kaynaklanmıyor mesela, tamamen boş içeriklerden kaynaklanıyor ve gerçek bir okuyucu olmayan insanlara da, okur olma tatmini sağlıyor. Tuvalet kitabı bile olmayacak metinler, çok satanlar raflarında. Başı sonu belirsiz, saçma düşünce akışıyla dolu cümleler, imla kuralları uğramamış sayfalar… Keşke önce okunsa, hiç değilse yazmak üzerine okunsa.
Ursula K. Le Guin ne yazsa okurum, kitabı ilk alma nedenim buydu. Hep Kitap’ın bu serisi gerçekten çok güzel. Daha ilk sayfalarda; “Öncelikle şunu söylemem gerek, bu kitap yeni başlayan için değil. Hedef kitlesi, zaten yazdıkları üstünde yoğun çalışan insanlar” diyor. Güzel.
Genel olarak, işime yarayacak birkaç öneriye rastladım, mesela;
“Dilin sesi, her şeyin başladığı yerdir. Bir cümleyi sınamanın yolu, kulağa düzgün geliyor mu diye sormaktır.”
Tercüme ettiğim metinlerde, kitaplarda okuma yaparken tercih ettiğim bir yöntem bu. Sahiden işe yarıyor. Kitaptaki alıştırmalar kurmaca yazacak herkes için epey faydalı olabilir, ben oraları geçtim. İlham veren, ipucu veren bir kitaptı, hızla bitti.
“Kimi insanlar sanatı bir kontrol meselesi olarak görür. Bence esas olan, sanatın kendini kontrol etmekle ilgili olmasıdır. Yani şöyle: Benim içimde anlatılmayı bekleyen bir hikaye var. Bu benim varacağım yer, ben onun aracıyım. Kendimi, egomu, dileklerimi, fikirlerimi, zihnimdeki çerçöpü yoldan çekersem ve hikayenin odağını bulup adımlarını izlersem, hikaye kendi kendini anlatacaktır.
Yorum yapılmamış