Çok Tuhaf Hayvan Öyküleri

0

Masal gibi bir gündeydik o gün. Fatih Erdoğan’ın atölyesinde… Kitapları, çizimleri, özgürce dolaşmamıza izin verdiği sihirli bir dünya gibiydi. Benim çocukluğum, en sevdiğim kitaplar, dergiler, kahramanlar hepsi oradaydı.

İşte bu kitap o günden bir hatıra oldu. ‘Diş kirası’ bir nevi. Duymuştum ama henüz edinmemiştim. Çok neşelendim. Kitaptan güzel diş kirası olabilir mi?

Kapağında; “her güne bir öykü, pazarları hariç” diyor. Önce çocuklar için erken olabileceğini düşünerek tereddüt ediyorum. Ama onlarla paylaşmak için sabırsızlandığıma karar veriyorum ve o günden itibaren gece okuduğumuz kitapların üzerine, tam da uykudan önce bir tane de bu kitaptan öykü okuyoruz. Çocuklarım 6 ve 5 yaşında. Bu bizim ilk “resimsiz” kitabımız. Kocaman olmasına bayılıyorlar. Okuyup bitirmediğimiz, her gece içinden bir sürprizin kucağımıza düşüverdiği dev bir sandığa dönüşüyor kitap.

Öyküler gerçekten “tuhaf.” Çeviri, hiç de çeviri gibi değil, akıp gidiyor her biri. Her öykünün başında (nadiren sonunda da) kahramanın minik bir çizimi oluyor. Çizimler Mustafa Delioğlu’na ait ve her biri ayrı güzel… Bir sayfa kadar sürüyor ve sayfaların sonundaki boşlukları ben okuduğumuz geceye dair küçük cümleler eklemek için kullanmaya başladım. Güzel bir hatıra olacağını düşünüyorum. Çünkü bu öykülere yorumları o kadar naif ve derin ki, kaydetmeden olmazdı. Onlar bizim küçük öğretmenlerimiz, hayata bakışları çoğunlukla bizden daha berrak.

Öykülere gelince; gözümüze sokmadan derin mesajlar veriyorlar. Okurken hop bir anda bitiveriyorlar, alışık olduğumuz çocuk kitaplarına hiç benzemiyor. Bazıları sahiden büyüklere göre, oturup düşünmenize sebep oluyor. Çocuklara okumam zaman alacak elbette ama ben dayanamadım ve kitabı bitirdim. En sevdiğim öykülerden biri; karıncayla koşma yarışması yapıp kazanan ve sonra uçmayı da bir şekilde başaran salyangoz oldu. Mutsuz olup olmadığını anlamaya çalışan tosbağada kendimi buldum. O öykünün sonunun güneş açmasıyla bitmesini ayrıca sevdim.

Yazar Toon Tellegen’in yaşamını araştırdığımda, kitaptaki karınca ve sincap hikayelerinin çok sevildiği ve kitabın “felsefi derinliğe” sahip olduğuna rastladım. Sahiden de öyle. Yazar, yetişkin ve çocuk edebiyatı arasındaki ayrımın kendisi için belirsiz olduğunu söylüyor. Benim için de biraz öyle olduğundan, kendimi çok yakın hissettim bu kitaba. Bağ kurduğum kitapları daha çok seviyorum.

Velhasıl, her güne en az bir tane olmak üzere, okuyun ve okuyun. Çok seveceksiniz.

***

Bu yazı ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.

Yorum yapılmamış

Bu yazı da ilginizi çekebilir

Babalara Söylemeyi Bırakmamız Gereken 11 Şey

Bu yazıyı ilk okuduğumda, Elif’in Şans yazısı aklıma geldi. Ve tabii çocuklar konusunda da meyvelerini almaya başladığı YardımDeğilİşBölümü etiketi. Dinçer’in doğum hikayesi de tuz biber oldu, tercüme tam yerini buldu. Onun ...