Yeni Harry Potter kitabının yarattığı etki bana kağıda basılı kelimelerin çocukların yaşamını nasıl şekillendirdiği konusunu yeniden hatırlattı.
Çocukların hayatında gerçek kitapların etkisi nedir? Ben çocuk hastalarına okumanın önemini anlatmayı görev bilen bir çocuk doktoruyum. Aynı zamanda, aileleri çocuklarına kitap okumaya teşvik eden bir sivil toplum örgütünün tıbbi yöneticiliğini yapıyorum. Hayata geçirdiğimiz bu program, bebek ve okul öncesi çağındaki tüm çocukların ebeveynlerine, sesli okumanın önemini anlatıyor ve her doktor kontrolünde çocuğun yaşına uygun bir çocuk kitabı veriyor.
Burada epey küçük çocuklardan bahsediyoruz. Öncelikle bebeklere dünyayı hala ağızları yoluyla algıladıkları dönemde ısırıp, dokunabilecekleri kitaplar veriyoruz. Bu kitapları mama sandalyesinden defalarca yere atıyorlar ve bir yandan nesne devamlılığını öğrenirken, bir yandan da ebeveynlerinin kitabı geri getirip getirmeyeceklerini tecrübe ediyorlar. Fakat bu kitapların tek anlamı bu değil. Soru sormak, resimlerin adlarını konuşmak ve hayvan sesleri çıkarmak gibi şeyler de sağlıyor bu kitaplar.
Ben kitapları çok seviyorum. Onlarsız bir ev düşünemiyorum; kitapların üzerinde dizilip okunacakları zamanı bekledikleri bir raf olmayan bir çocuk odası hayal edemiyorum. Kendi çocuklarım için bunu istedim ve tabii ki hastalarım için de aynısını istiyorum; bence çocukların önemli ihtiyaçlarından biri bu… Elbette elektronik olarak okuduğum çok şey var, haberler, makaleler gibi; fakat kitaplardan vazgeçmek istemiyorum.
Bir çocuğun Harry Potter kitabını, benim çocuklarımın da kitaplığında bulunan kalın kitaplı seri yerine bir elektronik kitap okuyucudan okunmasının daha kötü olduğunu söylemiyorum. (Ama tabii o yedi kitaplık seriye rafta bakıp, içlerinden birini alıp yatağa götürmekte büyülü bir şey var.)
Peki ya henüz ana dillerini yeni yeni öğrenirken kitaplar ve hikayelerle de ilgilenen daha küçük çocuklar? Elektronik görsellerin çocukların beynine, öğrenme biçimlerine ve alışkanlarına nasıl etki ettiği konusuna çocuk sağlığı alanındaki profesyoneller bu ara yoğun bir ilgi gösteriyorlar.
2014 yılında elektronik hikaye kitapları üzerine yapılan bir çalışmada, araştırmacılar bu tür hikayelerin çocuklar için bazı açılardan öğretici, bazı açılardansa zarar verici olabileceği sonucuna vardı. Özellikle elektronik kitaplar kelime ve görsel arasındaki bağı zorladığı için dile faydalı olurken, oyunlar gibi dikkat dağıtıcı öğelerin öğrenme yolunda bir engel olduğuna dikkat çektiler.
Amerikan Çocuk Sağlığı Akademisi’nin 0-5 yaş arası çocuklarda medya kullanımı konusunu araştıran çocuk doktoru ve profesör Dr. Jenny Radesky’ye göre ”Okul öncesi çağındaki çocuklar yanlarında bir yetişkin olduğunda daha iyi öğreniyorlar. Dikkatlerini dağıtan, hikaye ya da öğrendikleri konuyla ilgili olmayan dijital ögeler olmadığında öğrenmeleri daha kolay gerçekleşiyor.”
Yine başka bir araştırmada 10-16 aylık çocuklar ve ebeveynleri üzerinde çalışıldığında, elektronik oyuncak kullanan çocukların, geleneksel oyuncaklar kullananlara oranla daha az kelime kullandıkları ortaya çıkıyor. Resimli kitaplar dil gelişimini geleneksel oyuncaklardan bile fazla tetikliyor.
Kelimeler ve resimler okuyucunun zihninde birçok şey yapabilir. Başka birinin yaşamına dahil olur, maceradan maceraya koşarsınız, kan akışınız hızlanır, empati ve mizah duygunuz gelişir. Fakat beyniniz de kelimeleri alır ve onlarla beraber bütün bu farklı yönlere doğru koşar. Masal dinlemek çocukların zihninde görsellerin oluşmasına yardımcı oluyor, özellikle de bu çocuklar kendilerine kitap okunmasına alışmışlarsa…
Ve bir ebeveyn normalin çok ötesinde sorular sorabilir. Dr. Radesky; “Anne baba hikayeyi okurken çocuğun bir deneyimini hatırlatırsa -örneğin geçen gün gölette gördüğümüz ördeği hatırlıyor musunuz? gibi- çocuk daha derin bir anlayış geliştiriyor,” diyor.
Masallar yetişkinler için de iyi olabilir. Yine Dr. Radesky; “Bazı ebeveynler için çocuklarıyla kucak kucağa oturdukları tek an o yarım saatlik okuma zamanı oluyor… Buna sadece çocukları değil, ebeveynlerin de ihtiyacı var. Bundan fayda sağlayan sadece çocuk değil…” diyor.
Kağıt bize hem çok fazlasını sunuyor hem de daha fazlasını sunmuyor. Çocuk ördeğin üzerini tıklayıp, sesini duyamaz; bunun için ebeveynine döner. Ve yine sayfa üzerindeki atı tıklayıp koşmasını sağlayamadığınız için onu zihninizde dilediğiniz hızda koşturur ve hatta sopalarıyla uçan cadıları bile geçtiğine inanabilirsiniz.
Kitap okumak ya da size okunan bir kitabı dinlemek, size sınırsız hikayelerin kapılarını açar. Dünyalar sizin için anlatılır ve yaratılır, tam da o sayfada… Ve tabii eğer okuduğunuz yer bir ekransa, orada da… Ama kitaplar size sonsuzluğu sunar. Sayfadaki resimleri dilediğiniz gibi hareket ettirebilir, ebeveyninizi nasıl harekete geçireceğinizi bilirseniz ördeği istediğiniz gibi vaklatabilirsiniz. Mesele ”doğru düğmelere” basmayı bilmekte…
***
Yazının İngilizce orijinalini buradan okuyabilirsiniz. Bu çeviri ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış