Çin’de yayınlanan Tiger Mothers ve Fransız usulü anneliği anlatan Bringing up Bébé kitabı arasında ortak nokta bir nokta varsa o da ebeveynlik biçimlerinin farklılıklarının ortaya koyuşları…
Arjantinli ebeveynler çocukların uzun saatler uyanık kalmasına izin veriyor; Japonlar 7 yaşındakilerin tek başına metroya binmesine müsaade ediyor; ve Danimarkalılar kendileri alışveriş yapar ya da yemek yerken bebeklerini bebek arabalarının içinde, dışarıda uyumaya bırakıyorlar.
Bazı evrensel ebeveynlik yaklaşımları bizlere ürkütücü gelebilir ama dikkatli baktığımızda bazılarından ,bir şeyler öğrenebiliriz. Örneğin Vietnamlı anneler bebeklerine 9 aylıkken tuvalet eğitimi veriyorlar.
Dünyanın farklı yerlerinden bazı ebeveynlik tarzları şöyle:
Norveç’te çocuklar sıfırın altında soğukta uyuyorlar.
Norveç’te devlet, çocuk büyütmede aktif rol oynuyor. Çocuklar bir yaşına ulaştığında anaokuluna başlıyor. Günlük bakımları burada sağlanıyor. Ebeveynler birkaç yüz dolar ödüyor ve çocuklarına sabah 8, akşam 5 arası bakılıyor. 2-3 yaş grubu çocukları bahçede ve üstelik en soğuk havalarda bile dışarıda vakit geçiriyor. Sıfırın altında soğuk havalarda bebek arabasında uyuyan çocuklar görmeniz mümkün… Devletin sağladıklarını avantaj olarak görmelerine rağmen, bazı anne babalar insanların ebeveynlik yaklaşımlarındaki yaratıcılıktan uzak tutumu eleştiriyor.
Vietnamlılar bebeklerine 9 aylıkken tuvalet eğitimi veriyor.
Bu çok güzel: Vietnam’da anne babalar bebeklerine ıslık sesiyle çiş yapmayı öğretiyor. Tıpkı Pavlov ve salyası akan köpekler gibi… Tek farkı burada ebeveynler ve çiş yapan bebekler olması… Görünüşe bakılırsa Çinliler de böyle yapıyor. Bebeklerinin çiş yapacağını fark eden anne babaların ıslık sesi çalmasıyla süreç başlıyor. Kısa bir süre sonra bebek bu sesle çişini yapması arasında bağlantı kuruyor ve ta taaa!
Tuhaf mı geldi? Ya da bir evcil hayvanı eğitiyor gibi mi hissettiniz? Araştırmalara göre Vietnam’lı bebekler 9 aylıkken bezden kurtuluyor. Buna ne diyeceksiniz?
Kenya’lılar bebeklerinin gözünün içine bakmıyor.
Kenya’daki anneler bebeklerini her yere götürüyor. Ama bebeklerinin mızıldamasına aldırmıyorlar. Bebekleri huysuzluk etmeye başladığında gözlerini kaçırıyorlar.
Bu tavır bize biraz sert gelebilir ama onların kültürü dahilinde incelediğimizde mantıklı görünüyor. Göz teması kurmak gücü karşındakine teslim etmek anlamına geliyor. Çocuğuna “patron sensin” mesajı vermek istemeyen ebeveynler göz temasını kesiyorlar. Araştırmalara göre Kenyalı bebekler daha az dikkat çekme peşinde oluyor.
Danimarkalı ebeveynler çocuklarını bebek arabasına koyup kaldırıma bırakıyor.
Danimarka’da çocukların dışarıda büyütülmesinin sağlığa ve gelişime faydalı olduğu düşünülüyor. Anne ve babalar alışveriş yaparken ya da yemek yerken bebeklerini dışarıda bırakabiliyor. Tahmin ederseniz ki, bu düşünce bizim tüylerimizi diken diken ediyor. New York’ta çocuklarını yemek yerken dışarıda bırakan bir Danimarkalı çift tutuklandı.
Polinezya adalarında çocuklar çocuklara bakıyor.
Büyük bir abinin küçük kardeşine bakmasından bahsetmiyoruz. Çocukların tamamen bir arada olmasını kast ediyoruz.
Bebekler büyümeye başlar başlamaz başka çocukların bakımıyla ilgileniyor. Anaokulu çağındakiler bebekleri sakinleştiriyor ve böylece daha özgüvenli oluyorlar. Çünkü ancak böylece büyük çocuklarla vakit geçirebileceklerini öğrenerek büyüyorlar.
Batı toplumlarında Polinezya’daki gibi bir uygulama çocuk ihmali olarak değerlendirilir ve korkuyla yaklaşılır.
Japon ebeveynler çocuklarının tek başına çıkmasına izin veriyor.
Japonya’da anne babalar çocukların belli bir yaştan sonra bağımsız davranmalarına izin veriyorlar. 7 yaşındaki çocuklar metroya tek başına binebiliyor ve nadiren de olsa 4 yaşındakileri de gördüğünüz oluyor. Amerika’da böyle bir şey olsa, derhal polis çağırılırdı.
İspanyol çocuklar geç saate kadar oturuyor.
İspanyol aileler sosyal ve insani ilişkileri çocuk gelişiminin bir parçası olarak görüyor. Çocukların 6.30 civarı yatağa gitmesi onlara çok yabancı bir yaklaşım. Çocuklar ortalama 10 gibi yatağa gidiyor ve akşamları aileyle vakit geçiriyor.
Ödül Afrikalı babalara gidiyor.
Orta Afrika’da kadın ve erkek rolleri kolayca değişebiliyor. Kadınlar avlanırken, erkekler çocuk bakabiliyor. Tam tersi de mümkün olabiliyor. Bu esneklik emzirmeye kadar gider mi dersiniz?
Fransız çocuklar her şeyi yiyor.
Belirli yemek saatleri olmalı. Arada atıştırmalık yok. Bir besini yeteri kadar denediklerinde bir noktada seveceklerine inanılıyor. Bunlar Fransız’ların yemek kurallarından bazıları. Böylece Fransız çocuklar bizimkilerin “kokuyor” diyecekleri peynirleri bile yiyorlar.
***
Yazının orjinalini buradan okuyabilirsiniz. Bu çeviri ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış