Özgür Bolat köşe yazılarını takip ettiğim biriydi. Kitabını görünce merakla edindim. Çocukları götürdüğüm bir eğitimde birkaç velinin elinde görünce merakım arttı.
Daha önce ödül ve ceza konusundaki yazılarını okumuştum, kitap tüm bu konularda somut veriler ortaya koyuyor. Davranışların sonuçlarını görmek isteyen ebeveynler için ideal bir okuma olduğunu söyleyebilirim. Çokça grafik, araştırma sonucu ve veri var. Ben bu kısmı çok sevmedim, çünkü insan davranışlarının bu anlamdaki ölçülebilirliği fikri bana çok hitap etmiyor.
Her bölümün sonunda o bölüme dair özetler var. Bu okuduğum yabancı ebeveyn kitaplarını hatırlattı bana ve sevdim. Nokta nokta özetlenmesi okura iyi geliyor.
Bence kitabı ebeveynler kadar eğitimcilerin okuması gerekiyor. Annelerden çok babaların seveceğini düşünüyorum. Öğretmen içinse, eğitim sistemimizde daha anaokulundan yıldızlar ve gülen yüzler vermekle başlayan, karmaşık not ve karne sistemimizle devam eden düzenin içinde bir ışık olacaktır.
Ben en çok “Koşulsuz ebeveynliğin prensipleri” bölümünü kendime yakın buldum. Çocuğu değil, kendini değiştirmek yaklaşımı benim de olabildiğince seçtiğim yol. Devamında ikinci bölümde yer alan önerilerin hepimize iyi geleceğine eminim.
Kitabın ikinci bölümüne doğru ilerlediğim günler, büyük bir şansla Dijital Topuklar’a denk geldi. Böylece Özgür Bolat’ı dinlemek, kısa bir sohbet etmek fırsatım oldu. Enerjisi ve anlattıkları gerçekten çok faydalı. Okul okul gezip bunları paylaşsın istiyorsunuz.
Ama keşke konuşmalarında yanlış yaptıklarımız ve bizi bunların sonucunda bekleyen felaketler yerine, neyi nasıl yaparsak istediğimiz sonuçları elde ederiz kısmına daha çok yer verse. Bu biraz da olumlu pekiştirmeye giriyor gibi düşünüyorum. Benim de anne olarak “ödül” vermek yerine, tercih ettiğim yol bu oluyor ve bizde işe yarıyor. Fakat dinlerken ve kitabın ilk bölümünü okurken biraz “allahım ben ne yaptım” duygusuna kapılmanız mümkün. Kitapta bu duygu ikinci bölüme vardığınızda azalıyor ve rahatlıyorsunuz. Çünkü hem doğru yaptığınız birçok şey olduğunu, hem de işleri yoluna koymanın mümkün olduğunu hissediyorsunuz.
Kitaptan en sevdiğim cümleyle yazımı bitirmek istiyorum;
“Çocukları kontrol edilmesi gereken küçük insanlar değil, güvenilmesi gereken iç dünyası geniş bireyler olarak görmeliyiz. Sahip olmak istediğimiz değil, sahip olduğumuz çocukları yetiştirmeliyiz.”
***
Bu yazı ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış