Bu Babalar Günü’nde, babalara işten zaman ayırıp çocuklarıyla baş başa vakit geçirdikleri için kendilerini iyi hissetmelerini sağlayalım mı?
Çünkü günümüzde babalar eskiye oranla daha fazla rol almalarına rağmen, bir sürü eleştiriye de maruz kalıyorlar.
Son dönemde yapılan bir anket bu durumu acı dolu bir şekilde ortaya koyuyor.
Ankete katılan yetişkinlerden yüzde 64’ü şirketlerin kadınlara ve erkeklere eşit miktarda ücretli izin hakkı tanıdığını söylüyor. Fakat katılımcıların yarısından fazlası erkeklerin kadınlar kadar izin kullanmasına olumsuz bakıldığını anlatıyor.
Kadınlar da erkekler de bu izni kullanmak konusunda tereddütlü. Katılanların üçte birinden fazlası, işlerini tehlikeye atacağı için bu izni kullanmaktan çekindiklerini söylüyor. Ayrıca yine yüzde 41’i ayrılırlarsa yeni fırsatları kaçıracaklarını düşünüyorlar.
Fakat erkekler özellikle endişeli… Katılan erkeklerden yüzde 57’si izni kullanırlarsa, iş arkadaşlarının kendilerinin işine bağlı biri olmadığını düşüneceğini söylüyor.
Bunların ücretli izni kullanan şanslı babalar olduğunu hatırlatalım. İşverenlerin sadece yüzde 14’ü bu hakkı tanıyor.
İş ve aile dengeleri söz konusu olduğunda, dikkatler kadınların üzerinde oluyor. Erkeklerin durumu takdir edilmiyor. Kültürümüz artık erkeklerin evde daha fazla sorumluluk almasından yanayken, iş hayatındaki dengeler bu yönde yumuşamış değil. Ekmek derdindeki babalardan kendilerini işlerine yüzde yüz adamaları bekleniyor. Bu şekilde adamadıkları takdirde, cezalandırılıyorlar.
Çalışan anneler söz konusu olduğunda, annelikleri her şeyin üzerinde tutuluyor. Bu da madalyonun diğer yüzü. Anneler elbette çalışmalı. Ayrıca isterlerse evde de kalabilirler. Önceliği çocuğu olmayan anneler acımasızca eleştirilirken çalışan anneler iş yerinde de rahat etmiyor. Kariyerlerini öncelikli bulan kadınların kötü anne olmakla suçlandıkları da başka bir anket verisi.
Aynı şekilde uzun süre doğum izni alan kadın çalışanlar da, terfileri ya da yeni iş fırsatlarını kaçırıyor.
Erkeklerin de kaderi aynı fakat işlerini öncelikli kıldıklarında, kötü bir baba olmakla suçlanmıyorlar. Aksine, kendilerini çocuklarına adamış babaların mesleklerini önceliklendirmeleri bekleniyor. Fakat izin kullandıklarında bir bedel de ödüyorlar. Bazı durumlarda, izin dönüşü zam ya da terfi gibi fırsatları kaçırdıkları oluyor.
Bir erkek katılımcı anlatıyor:
“Bir erkeğin doğum iznine ayrılması alay konusu oluyor. Arkadaşlarımın biri bana şunu bile söyledi: Bir seçim yap. Tam bir profesyonel misin yoksa kendi alanında ortalama biri misin? Eğer profesyonel olacaksan, hiçbir şey işinden daha önemli olamaz.”
Aynı şirketteki bazı erkekler haftada 80 saat çalışıyor gibi yaparak, aileleriyle daha fazla vakit geçirmek için dalga konusu olma riskinden kurtuluyor.
Josh Levs kitabında; hamile eşi intihara kalkışana kadar şirketinin gözdesi olan avukatın dokunaklı bir hikayesini anlatıyor. Avukat karısıyla ilgilenebilmek için ücretsiz izne çıkıyor ve döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Daha önemsiz sorumluluk veriliyor ve hikayenin sonunda kovuluyor.
“Erkeklerin izne ayrılabileceği kültürü ve şeffaflığı yaratmak halihazırdaki şirketlerin görevi” diyor Deloitte şirketi yöneticisi Deepa Purushothaman.
Şirketi Deloitte’un cinsiyete bakılmaksızın 8 hafta doğum izni verdiğini ve herkesin bu izni kullanmasına imkan tanıdıklarını anlatıyor. Ayrıca erkek çalışanların da bu konuda örnek olmasını, izni kullanmalarını ve döndüklerinden deneyimlerinden bahsetmeleri teşvik ediliyor.
Purushothaman’a göre, en doğru örnek kızı doğduktan sonra iki ay doğum iznine ayrılan Mark Zuckerberg.
Çalışmalara göre, doğum izni babalar ve çocukların da aralarındaki bağı kuvvetlendiriyor. Ve tabii ki annelere de faydası oluyor. Bu izni kullanan erkekler daha fazla işin içinde oluyor.
Babaları iş yerinde ve tabii evlerde de biraz rahat bırakalım. Bez bile değiştiremeyen, çamaşır katlayamayan ve çocuk uyutamayan zavallılar olarak yeterince dalga geçildiler.
***
Yazı ilk olarak blogcuanne.com‘da yayınlanmıştır.
Yazının orijinalini buradan okuyabilirsiniz.
Yorum yapılmamış