Çocuklarım minikken, tek başına zaman geçirmek imkansızdı. Tuvaletimi seyircisiz yapmak bile hayal gibi gelirdi ve birkaç saatliğine evde yalnız kalmak tamamen imkansız görünürdü.
Son yıllarda, daha çok yalnız zamanım olmaya başladı. Yalnız derken, keyfimce alışveriş yapmayı kastetmiyorum; saat 11’de evde herkesin uyuduğu ve tek başıma ofiste bir iş yetiştirmeye çalıştığım zamanları kastediyorum. Demek istediğim tam anlamıyla yalnız olmak; evde, çocuksuz, kocasız ve yapacak işin olmadan!
İlk başlarda yalnız olmak tuhaf ve yabancı bir duyguydu. Odadan odaya amaçsızca dolaşır ve kafamın içinde şarkılar mırıldanırdım. Şimdi çocuklarım biraz büyüdü ve tek başına zaman geçirme sanatında biraz daha ustalaştım. Tabii ki bu kesinlikle hak edilmiş bir zevk.
Yalnız zaman geçirme dünyasında yeniyseniz ve hızla adapte olmak istiyorsanız, işte size basit bir rehber.
- Çocuklarınız ve eşiniz olmadan eve girin.
- Tuhaf sesin ne olduğunu anlamaya çalışın.
- Bunun “sessizliğin sesi” olduğunu anlayın.
- Sessizlikten nefret ettiğinize karar verin ve müzik açın. Yüksek. Gerçekten yüksek. Kulakları patlatacak kadar.
- Otuz saniye kadar bu yüksek müziğe eşlik edin. Ta ki boğazınız acıyıp, başınınız dönene kadar.
- Geçmiştekinin aksine bu tür müziğe katlanamadığınıza karar verin.
- Müziği kapatın, koltuğa oturun.
- Kumandaya uzanın.
- Kumandanın olması gereken yerde olmadığını fark edin.
- Bir yandan çocuklarınıza söylenerek koltuğun altında, yastıkların altında ve hatta buzdolabının içinde bile kumandayı arayın.
- Kumandayı televizyonun hemen yanında bulun.
- Tekrar koltuğa oturun ve televizyonu açın.
- Rahatladığınızı hissettiğiniz bir nefes alın.
- Tuvalete gitmeniz gerektiğini fark edene dek kanalları gezin. (yaklaşık 20 dakika önce tuvalete gitmiş olsanız bile)
- İçinizi çekerek kendinizi kanepeden kazıyın.
- Banyoya giderken, saate bakıp evinizin yeniden “kaosun merkezi” haline gelmesine tam olarak ne kadar kaldığını hesaplayın.
- Kapı açık bir şekilde işinizi hızla bitirin ve koltuğunuza dönün.
- Dizi tekrarlarına gelene kadar amaçsızca kanalları gezin.
- Anlamsız bir diziye birkaç dakika takılın.
- Zamanınızı boşa harcadığınızı fark edip irkilin ve yaratıcı bir şeyler yapmayı düşünün.
- Dolabı temizlemek, gardrobu düzenlemek veya süpürge yapmak arasında kararsız kalın.
- Bu işlerin herhangi birini bitiremeyeceğiniz için hiç başlamamanın daha mantıklı olduğuna karar verin.
- Bunun yerine telefonu alın.
- Facebook’ta gezinin, sinir bozucu durum güncellemelerine bakın ve sevimli fotoğrafları beğenin.
- En yakın arkadaşınıza Facebook dedikoduları hakkında mesaj atın.
- Annenizi aramayı düşünün.
- Bunun yerine duş almaya karar verin.
- Sıcak su soğuyana kadar duşta kalın.
- Sırf yapabildiğiniz için, iki dakika daha ılık suyun altında durun.
- Çocukların gelmesine sadece beş dakika kaldığını hatırlayın.
- Dünkü yoga eşofmanın üzerine temizimsi bir tişört giyin.
- Evde tek başınıza vakit geçirdiğinizin alameti olan herhangi bir şey varsa toplayın, mesela bir kahve fincanı veya çikolata çöpü.
- Evde çocuklarsız zaman hızla akarken, onlar olduğunda nasıl da yavaş geçtiğini fark edin ve şaşırın.
- Bir an için, çocuklardan önceki hayatınızı anımsayıp, hayatınızı gürültülü ve telaşlı hale getiren o küçük canavarlarınızı ne kadar özlediğinizi hissedin.
- Kapıyı açın ve kollarınızı açıp çocuklarınızı kucaklamaya hazır olun.
***
Yazının İngilizce orijinalini buradan okuyabilirsiniz. Bu çeviri ilk olarak BlogcuAnne.com‘da yayınlanmıştır.
Yorum yapılmamış